Bilim ve yeniliğin, büyüme ve ekonomik gelişmenin ana etkenleri olduğu aşikârdır. Günümüz toplumlarında bu gelişmeyi hızlandıran en önemli etkenlerin başında ise dijital ve mobil ekosistemler gelmektedir.
Teknolojik gelişmelerle birlikte hızla yayılan dijital dönüşüm sayesinde hemen hemen toplumsal her alana yayılmış olan geleneksel uygulamaların ötesine geçilmektedir. Hayatın her alanında etkili olan bilgi ve iletişim teknolojileri başlığında odaklanılacak olan bu dijital dönüşüm, etkileşimde olduğu herkesi ve her şeyi birbiriyle bağlantıya geçirmekte, bugüne kadar geliştirilmiş olan bütün oluşum ve sistemlerin daha etkin ve verimli olarak yeniden şekillenmesi için fırsat yaratmaktadır.
Peki, nedir bu dijital dönüşüm?
Dijital dönüşüm, “hızla gelişen bilgi ve iletişim teknolojilerinin sunduğu imkanlar ve değişen toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda, organizasyonların daha etkin, daha verimli hizmet vermek ve faydalanıcı memnuniyeti sağlamak üzere insan, iş süreçleri ve teknoloji unsurlarında gerçekleştirdiği bütüncül bir dönüşüm”dür.
Dijital dönüşümü birkaç teknolojiyle sınırlı tutmak mümkün değildir. Ancak web 2.0, mobil, genişbant internet, bulut bilişim, dijital medya, büyük veri, yapay zeka, artırılmış gerçeklik, nesnelerin interneti ve 3B yazıcıların çığır açan etkisi yeni bir dönem başlatmıştır.
Dijital teknolojiler ile ilk olarak analog kayıtlar dijital ortamda işlenir hale getirilmiş (otomasyon) ve süreçler dijital ortama aktarılmıştır (e-hizmet). Gelinen noktada ise tüm kurumsal varlıklar ve paydaş ilişkileri dijital ortamda yeniden tanımlanmaktadır (dijital dönüşüm). Dijitalleşme süreci tek yönlü olmayıp, organizasyonlar yeni teknolojiler ile her zaman otomasyonlarını daha verimli kılabilmekte ve hizmetlerindeki dijital teknoloji deneyimini iyileştirebilmektedir.
Dijital dönüşüm, yeni koşullara ve beklentilere uyum sağlamayı ve çevikliği gerektirdiğinden, en başarılı organizasyonlar dahi dönüşümünü tam olarak tamamlamakta zorluk çekmektedir. Dijital dönüşüm süreci kolay değildir:
•Çözümün ne olduğu hakkında net bir cevap bulunmamaktadır.
•Teknoloji hızlı bir şekilde değişmektedir ancak alışkanlıkları değiştirmek oldukça zordur.
•Dijital dönüşüm çok farklı unsurları (insan, süreç ve teknoloji) birlikte dönüştürmeyi ve yönetmeyi gerektirmektedir.
•İş ve işlemler beklememektedir.
•Dijital dönüşüm süreklidir.
•Dijital dönüşüm geçmiş, bugün ve geleceği aynı anda düşünmeyi gerektirmektedir.
Değer yaratmaya ve paylaşmaya dair, hayatın tüm kilit alanlarındaki etkileşime temas eden bilgi ve iletişim teknolojileri ve beraberinde getirdiği dönüşümün; iletişim, finans, üretim, sağlık, eğitim, iş süreçleri gibi birçok alanda kurumsal, kamusal ve bireysel etkilerinin çok köklü başka değişimleri de beraberinde getirdiği gözlemlenmektedir.
Bu hızlı değişimden yükseköğretim kurumları da nasibini almıştır ve dijital dönüşüm zorunlu hale gelmiştir. Eğitimin dijitalleşmesinin sonucunda ortaya çıkan yaşam boyu öğrenme bakış açısının yaygınlaşması ile birlikte öğrenen profilinde önemli değişim gerçekleşmiştir. Öğrenciler artık çok farklı yaş gruplarından çok daha çeşitli ihtiyaçları olan, teknoloji ve sosyal medya yatkınlığı olan, iş dünyasında aktif çalışmakta olan bireyler olarak yükseköğretim kurumlarından eşit imkanlarla ve yüksek kalitede hizmet beklemektedirler. Yükseköğretim kurumları ve öğretim elemanları dijital çağın dinamiği ile farklı eğilimleri ve beklentileri olan çok çeşitli öğrenci grubu ile nasıl daha etkili eğitim gerçekleştirebilecekleri sorusuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Söz konusu beklentileri karşılamak amacıyla birçok yükseköğretim kurumunda eğitim öğretim amacıyla kullanılmaya başlanan öğrenme yönetim sistemleri, açık öğrenme kaynakları, sosyal ağlar, ders videoları, senkron-asenkron ders anlatımları ve kitlesel açık çevrimiçi dersler yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Uzmanlarca “dijital yerliler” olarak tanımlanan yeni nesil çoklu medyayı iletişimde, aktivitelerde ve deneyimlerinde akıcı bir şekilde kullanabilen, bilgiyi tek bir kaynaktan bireysel olarak almaktansa topluluk halinde öğrenmeyi, deneyimlerini sentezlemeyi tercih eden, pasif bir öğrenme yerine deneysel ve aktif öğrenmeyi tercih eden bir öğrenen kitlesidir. Dijital yerlilerin yoğun teknoloji kullanımı sayesinde daha ilkokuldan edinmeye başladıkları ve üniversiteye kadar getirdikleri bilgi çağına has bazı beceriler vardır. Bu beceriler, deneyip yanılma yoluyla problem-çözme, değişik kimlikler edinme yoluyla keşfedilen performans yeteneği, gerçek dünya uygulamalarını yorumlama modelleri ile elde edilen simülasyon, çoklu-görev insanı olabilme, becerileri ve düşünce kapasitelerini geliştirebilmek için alet kullanımı, toplu zekaya sahip olma ve bir hükme varma olarak tanımlanabilmektedir. Yükseköğretim kurumları, söz konusu yönde değişen öğrenci profilinin farkındalığıyla, fiziksel donanıma, teknik altyapıya ve profesyonel gelişime stratejik yatırım yaparak yenilenmektedir. Böyle hareket eden kurumlar mevcut öğrencilerine en iyi öğrenme imkanlarını sunarken, bünyesine yeni katılacak öğrenciler için de dikkat çekici bir avantaj elde etmektedirler. Bu bağlamda yüksekokulumuz, dijital dönüşüm hamlesine başlayarak “dijital yerli” olarak tanımlanan öğrencilerimize dijital dönüşümü yaşatarak öğrenimi tamamen öğrenci merkezli hale dönüştürecek uygulamaları hayata geçirmektedir. Bu uygulamalar içersinde şunları sıralayabiliriz:
1. Öğrenci Kimlik Kontrol Sistemi
2. Web üzerinden “Canlı Destek Hattı”
3. Client tabanlı “Öğrenci Duyuru Sistemi”
4. Güvenli kablosuz internet erişimi
5. Bilgisayar Teknolojilerinin bazı ders içeriklerinin dijital ortama taşınması
6. Mobil iletişim platformu yazılımı
7. Mimarlık Şehir Planlama bölümü ders içeriklerinin bazılarının dijital ortama taşınması ve oluşturulacak portalda paylaşımı.
8. Merkezi uygulama dağıtma sistemi.
9. Kartlı giriş sistemi
10. Biyomedikal Cihaz Teknolojisi Programının ders içeriklerinin bazılarının dijital ortama taşınması vb.